MLSA Hukuk Birimi, yeni yargı paketinde yer alan ve LGBTİ+ bireylere yönelik kullanılacağına yönelik kaygılar barındıran düzenleme hakkında hazırladığı bilgi notunu kamuoyuyla paylaştı.
Yakın zamanda Meclis’e sunulması planlanan 11. Yargı Paketi taslağında yer alan düzenlemeyi T24 muhabiri Ceren Bayar kamuoyuna duyurmuştu. Taslakta yer alan düzenleme, Türk Ceza Kanunu’nda değişikliğe giderek “doğuştan gelen cinsiyete veya genel ahlaka aykırı tutum ve davranışlara” 3 yıla kadar hapis cezası getiriyor. Bu davranışta bulunanlar ile bu davranışı öven, özendiren veya teşvik edenlere de hapis cezası öngörülüyor. Düzenlemede ayrıca hemcinsler arasında yapılacak evlilik ve nişan törenleri hakkında da hapis cezası öngörüldü.
Düzenleme hakkında MLSA’nın hukuk biriminin hazırladığı bilgi notunun tamamı şöyle:
“Taslakta yer alan düzenleme, toplumsal cinsiyet kalıplarına aykırı hareket eden herkesin özel ve kamusal alandaki her türlü davranışını ceza tehdidi altına sokarken, LGBTİ+’lar ile ilgili her türlü düşünce açıklamasının, sivil toplum çalışmasını, savunuculuk faaliyetini yasaklıyor. Taslak mevcut haliyle LGBTİ+’ların varoluşu ceza konusu yaparken, Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinin ve LGBTİ+’ların varlığına yönelik ciddi bir risk oluşturuyor.
Yasanın, LGBTİ+ derneklerinin kapatılmasına gerekçe yapılması, Onur Yürüyüşlerine katılanlara yönelik yeni bir araç olarak kullanılması, eşcinsel bireylere özgü tanışma site ve uygulamalarını kullananların ceza tehdidi altına girmesi gibi birçok ihtimal, teklifin vahim sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Öte yandan yasanın LGBTİ+ kimliği ile tanınan veya toplumsal cinsiyet kalıplarının dışında kalan sanatçı ve toplumsal figürlere karşı da kullanılması mümkün.
Teklifte yer alan düzenleme, ilk bakışta Rusya’da 2013 yılında kabul edilen ‘Eşcinsellik propagandası’ yasasına benzetiliyor. Ancak, MLSA Hukuk Birimi tarafından yapılan değerlendirme teklif edilen yasanın, Rusya’da yürürlükte olan yasadan daha geniş ve daha ağır düzenleme içerdiği yönünde.
Rusya’daki düzenleme, çocuklara yönelik eşcinselliğin veya farklı cinsel davranışların özendirilmesini yasaklarken, taslaktaki düzenleme, doğuştan gelen cinsiyete aykırı her türlü tutum ve davranışı yasaklaması yönünden çok daha geniş bir alana çok daha mutlak bir müdahale yaratıyor. Öte yandan Rusya’daki yasa, yasanın ihlali halinde idari para cezası öngörürken, taslakta yer alan düzenleme üç yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Rusya’da 2013 yılından beridir yürürlükte olan ve çocuklara yönelik eşcinsellik propagandasını yasaklayan düzenlemeye ilişkin kararında, yasanın demokratik toplumun gereklerine aykırı olduğunu tespit ederek, ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğine karar vermişti.
2025 yılının Aile Yılı olarak ilan edilmesi sonrasında, yıl boyunca LGBTİ+’lara ve LGBTİ+ hak örgütlerine yönelik birçok hak ihlali meydana gelmişti. Şubat ayında, Türkiye’nin en eski ve en büyük LGBTİ+ haber platformu olan KAOS GL’nin Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci ve LGBTİ+ hakları savunucusu Yıldız Tar’ın tutuklanması, Haziran ayında KAOS GL’nin internet haber sitesine ve sosyal medya hesaplarına erişim engeli getirilmesi, LGBTİ+ hakları aktivisti Enes Hocaoğulları’nın Avrupa Konseyi’nde yaptığı bir konuşma nedeniyle tutuklanması, renkli giyinmeleri sebebiyle Trans Onur Yürüyüşü’ne katılacakları şüphesiyle dört kişinin gözaltına alınarak adli kontrole maruz bırakılması, Haziran ayındaki Onur Yürüyüşü’nde içerisinde avukat ve gazetecilerin de olduğu birçok hak savunucusunun gözaltına alınması, şarkıcı Mabel Matiz’in Paramparça isimli şarkısı nedeniyle ifade vermesi ve hakkında dava açılması, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından LGBTİ+ içerikli yayınlar nedeniyle Netflix’e ceza verilmesi gibi birçok gelişmenin yanı sıra kamu görevlilerinin eşcinselliğin sapkınlık olduğuna yönelik açıklamaları, LGBTİ+’lara yönelik hak ihlallerini gözler önüne sermişti.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi tarafından, yasa tasarısının ifade ve basın özgürlüğüne yönelik etkisi konusunda kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bir bilgi notu hazırlandı.
Teklifte yer alan düzenlemede ne deniyor?
Teklif toplumsal cinsiyet kalıplarına aykırı her türlü davranışı ve bu davranışların ‘propagandasını’ suç sayıyor, hemcinsler arasındaki törenlere hapis cezası öngörüyor.
Henüz resmi bir kaynaktan doğrulanmayan taslağın 8.maddesi, Türk Ceza Kanunu’nun ‘Hayasızca hareketler’ yan başlıklı 225.maddesine iki yeni fıkra eklenmesini öngörüyor. Düzenleme, doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışları ve bunların özendirilmesini, övülmesini ve teşvik edilmesini üç yıla kadar hapis cezasına bağlıyor. Öte yandan hemcinsler arasında yapılan sembolik nişan ve evlilik törenleri de dört yıla kadar hapis cezasına konu edilecek.
Kamuoyuna yansıyan taslakta yer alan düzenlemede yer alan teklif şu şekilde:
“LGBTİ+ bireylerin varoluşun kendisi cezalandırılacak, kamusal ve özel ayrımı yapılmıyor”
Teklifte ‘doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı tutum ve davranışta bulunan’ kişilere hapis cezası öngörülüyor. Bu düzenleme, özellikle LGBTİ+ bireyler olmak üzere toplumsal cinsiyet kalıplarına aykırı davranışta yaşam tarzına sahip her bireyin, hem özel hem de kamusal hayatındaki davranışlarını cezalandırıyor. Yasada, kamusal alan ile özel hayat alanı arasında bir ayrım yapılmamış. Dolayısıyla, kişinin kamuya yansımayan özel hayatındaki davranışları dahi bu hüküm kapsamına alınabilecek. Bu bakımdan teklif doğrudan doğruya, LGBTİ+ bireylerin yaşamını bir suç faaliyeti haline getiriyor.
“Düzenlemedeki muğlak ifadeler, hayatın her alanını risk altına sokuyor”
‘Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı’ ifadesinin muğlak olması, her türlü davranış ve tutumu kapsaması, özel alan ve kamusal alan ayrımında bulunmaması, tutum ve davranışın tanımını yapmaması nedeniyle hem özel hayatın gizliliği hem de ifade özgürlüğü açısından ciddi riskler barındırıyor. Yasadaki muğlak ifadeler nedeniyle, bu ifadelerin yorumu yargıya bırakılırken, keyfi uygulamalara yol açması riskini barındırıyor.
Genel ahlak ve doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı davranışların ne olduğunun kanunla tanımlanmasının mümkün olmaması nedeniyle, her türlü davranış bu kapsamda değerlendirilebilmesine neden olacağı değerlendiriliyor.
Bu bağlamda, düzenleme özellikle eşcinsel bireylere hizmet eden arkadaşlık uygulamalarını kullananların cezalandırılması, LGBTİ+ sembollerini taşıyan bireylerin bu suçtan cezalandırılmasının önünün açılması, özellikle Netflix gibi dijital platformda yayınlanan her türlü LGBTİ+ içerikli dizi ve filmin suç unsuru olarak nitelendirilebilmesi gibi birçok öngörülemeyecek sonuca yol açıyor.
“LGBTİ+ bireylere ilişkin basın, sivil toplum, hak savunuculuğu ve akademik faaliyetler, propaganda gerekçesiyle cezaya konu edilebilecek”
Teklifte yer alan, biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı her türlü davranış ve tutumun teşvikini, övülmesini ve özendirilmesini yasaklayan hüküm, başta hak savunuculuğu olmak üzere LGBTİ+’ları ilgilendiren birçok faaliyetin suç haline getirilmesine yol açabilir. Örneğin Türkiye’de HIV+’nin yayılmasına veya LGBTİ+ bireylerin intihar etmesine karşı yapılacak bir çalışma özendirme ve övme gerekçeleriyle ceza soruşturmasına konu edilebilecek.
Öte yandan LGBTİ+ dernekleri ve LGBTİ+ haber platformları da doğrudan özendirme ve övme gerekçeleriyle cezalandırılma tehdidi altına girecek. Onur yürüyüşü başta olmak üzere LGBTİ+ hak savunuculuğu faaliyetleri, raporlamalar, haberler ve akademik çalışmalar, yasanın muğlak hükümleri karşısında cezaya konu edilebilecek.
Örneğin, LGBTİ+’ların işyerinde ayrımcılığa uğramasına yönelik bir rapor, biyolojik cinisyete aykırı davranışları özendirdiği gerekçesiyle ceza soruşturmasına konu edilebilir hale gelecek.
Sanat faaliyetleri de bu kapsamda cezaya konu edilebilecek. Geçtiğimiz günlerde Mabel Matiz’in Paramparça isimli şarkısı nedeniyle polis eşliğinde ifadeye çağrılması ardından da hakkında dava açılması örneğinde olduğu gibi sahnede toplumsal cinsiyet kalıplarından farklı hareket eden veya bu yönde şovlar sergileyen veya LGBTİ+ bayrağı açarak, LGBTİ+ bireylerle dayanışma gösteren sanatçılar da bu kapsamda cezalandırılabilecek.
Ayrıca, yayınladıkları LGBTİ+ içerikler nedeniyle sıklıkla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yaptırıma maruz kalan Netflix gibi dijital platformlar da ceza soruşturmalarına konu edilebilecek.
“Rusya’daki düzenlemeden daha ağır, daha geniş bir düzenleme teklif ediliyor”
Teklifte yer alan düzenleme, 2013 yılında Rusya’da kabul edilen ve çocuklara yönelik farklı cinsel davranışların propagandasını yasaklayan ‘Eşcinsel propaganda yasası’na benzetiliyor. Ancak teklifte yer alan düzenleme hem hayatın daha geniş bir alanını düzenlemesi, hem doğrudan hapis cezası öngörmesi hem de yalnızca propagandanın değil aynı zamanda davranışların kendisini de cezalandırması nedeniyle çok daha ağır sonuçlar öngörüyor.
Rusya’daki düzenleme, farklı cinsel davranışlar konusunda, reşit olmayanlara yönelik övme veya özendirmeye yönelik davranışlara karşı 2000 Ruble ile 5000 Ruble arasında idari para cezası öngörüyor. Yasa, geçmişte eşcinselliğin hastalık olmadığına dair açıklamalara veya gökkuşağı bayrağının kamusal alanda kullanılmasını cezalandırmak amacıyla kullanıldı.
Ancak yeni yargı paketinde yer alan düzenleme, yalnızca eşcinsellik propagandasını değil, genel ahlaka ve toplumsal cinsiyet kalıplarına ters düşen her türlü tutum ve davranışı yasaklıyor. Dolayısıyla yalnızca çocuklara yönelik davranışları değil, hayatın her alanındaki davranışı cezalandırması yönüyle Rusya’daki yasadan daha ağır ve kapsamlı düzenleme içeriyor. Dİğer yandan Rusya’daki yasa idari para cezası öngörürken, Türkiye’deki teklif hapis cezası öngörmesiyle daha ağır yaptırımlara sebep olması yönünden risk oluşturuyor.
AİHM: Eşcinsel propaganda yasağı, sözleşmeye aykırıdır
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2017 yılında Rusya’ya karşı Bayev kararında, Rusya’da 2013 yılında geçen eşcinsel propagandası yasasını değerlendirdi. Mahkeme, yasanın sözleşmeye aykırı olduğuna karar verdi. Gerekçede ise, eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerini açıkça yaşaması ve ifade etmesi yönünde Avrupa çapında bir konsensüs olduğunu, eşcinselliğin genel ahlaka aykırı olarak nitelendirilemeyeceğini, bu tür yasaların LGBTİ+ bireylere yönelik ayrımcı uygulamaları arttıracağını, bu bağlamda Sözleşmede korunan ifade özgürlüğünü ihlal edeceğini belirtti.
“2025, Aile Yılı ilan edilmesiyle LGBTİ+’lara yönelik hak ihlallerinin arttığı yıl oldu”
Hükümet tarafından 2025 yılının Aile Yılı ilan edilmesiyle birlikte, LGBTİ+ bireylere yönelik hak ihlallerinde artış gözlendi. 22 Şubat 2025’te KAOS GL’nin Genel Yayın Yönetmeni ve LGBTİ+ hakları savunucusu Yıldız Tar tutuklandı.
Haziran 2025’te Türkiye’nin ilk ve en büyük LGBTİ+ haber platformu olan Kaosgl.org ve derneğe ait bütün sosyal medya hesapları suç işlenmesinin önlenmesi gerekçesiyle erişime engellendi. MLSA Hukuk Birimi tarafından yapılan itirazın reddedilmesi üzerine, karar MLSA Hukuk Birimi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
Haziran ayında İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde gerçekleştirilen LGBTİ+ Onur Yürüyüşü sırasında birçok aktivistin yanı sıra avukatlar ve gazeteciler de gözaltına alındı. Bir günlük gözaltının ardından adliyeye sevk edilen aktivistler hakkında yurtdışına çıkış yasağı getirildi ve toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet suçundan dava açıldı.
5 Ağustos 2025’te LGBTİ+ hakları aktivisti Enes Hocaoğulları, Avrupa Konseyi’nde yaptığı bir açıklama nedeniyle Ankara’da havalimanında gözaltına alınmasının ardından tutuklandı ve hakkında halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan dava açıldı.
Şarkıcı Mabel Matiz’in Paramparça isimli şarkısı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘müstehcenlik’ iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Mabel Matiz, polis eşliğinde adliyeye getirilerek ifade verdi. İfadesinin ardından hakkında müstehcenlik iddiasıyla iddianame düzenlenen Mabel Matiz hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirildi.
Teklif henüz Meclis’e sunulmadı, AKP Meclis Grup Başkanı teklifi yalanladı
Teklif henüz resmi kaynaklar tarafından kamuoyuyla paylaşılmadı. AKP Grup Başkanı Abdullah Güler ise LGBTİ+’lara yönelik 11. Yargı Paketi’nde yer alan düzenlemeye ilişkin olarak, “Bize ulaşan öyle bir taslak yok. Aile Bakanlığımız, diğer bakanlıklarımız, çalıştayla birlikte çalıştaylar yapıyorlar. Bu konulardaki dünya uygulamaları nedir, ülkemizdeki mevcut durum nedir… Bu konularda raporlar var, araştırmalar var, bu değerlendirmeler yapılıyor, bu bir taslak haline gelmiş değil. Herkes düşüncelerini, fikirlerini ifade ediyor” dedi.”